TRADER OLABİLMEK


TRADER ( AL SAT'ÇI) OLMAK

Trade etmeye soyunan her 10 kişiden 8′nin hiç para kazanamadığı tahmin edilmektedir. Yakın zamanda yapılan bir araştırmaya göre ABD’de trader ların %75′i iki yıl içinde her şeylerini kaybetmektedirler. Bu insanı hayrete düşüren bir başarısızlık oranı, ama daha da şaşırtıcı olanı ise, bu başarısızlık oranının neredeyse 150 yıldır değişmemesidir.
İflas eden trader oranında en önemli olgu, zamandan bağımsız olarak bu oranın sabit kalmasıdır.
Halbuki traderlar zaman içerisinde çok daha gelişkin koşullara sahip oldular. Artık traderlar kompleks TA(Teknik Analiz) programlarıyla, sofistike bilgisayar sistemleriyle, 1 sn. de ekrana gelen dünyadaki tüm piyasaların verileriyle işlem yapmaktadırlar. Tüm bu avantajlarına rağmen büyük oranda trader kaybetmekte ve iflas etmektedir. Dolayısıyla problem, teknolojideki gelişimi tradinglerine eklemlemelerinden çok daha derindedir. Neden traderların büyük çoğunluğunun kaybettiklerinin cevabı sanki pandora kutusunu açmaya benzer. Oysaki nedenler çoğunlukla çok basittir.
İnsanlar trade etmeye ilk başladıklarında iki yoldan birini izlerler.
İlk grup sadece neyi takip ettiğine odaklanır ya da bir çok kaynaktan tüyolar, ipuçları yakalamaya çalışır. Tahmin edileceği gibi bu gruptakiler uzun süre kalıcı olamazlar.
İkinci grup ise biraz daha sofistikedir. Onlar Holy Grail’i ( piyasalarda başarınızın sürekli ve kesin olmasını sağlayan indikatör) aramaya girişirler.
Oysa ki bu sihirli indikatör hiç varolmamıştır ve bu traderler bu beyhude arayış için kendilerini paralar dururlar. Kimi traderlar yeni TA paketleri alırlar ya da bulmaya çalışırlar, kimileri internette son çıkan indikatörü bulmak için saatler harcar veya bilgisayarın rengini değiştirerek başarı şansını arttıracaklarına inanırlar. Gerçekte olması gereken bu tarz bir ‘Holy Grail’ ve sistem oluşturma arayışının traderın zamanının en fazla %10 unu almasıdır. Oysaki pek çok trader tüm enerjilerini sistem oluşturmaya odaklanarak harcamakta, özellikle de entry (giriş) sinyallere odaklanmaktadır. Oysaki ‘alım sinyali’ trading sistemlerinin küçük bir parçası hatta çoğu zaman önemsiz bir parçasıdır. Bi çoğunuz alım sinyali için söylediklerimi kabullenmiyorsunuzdur, ancak aşağıda yazacaklarımı okuyarak karar verin. Eğer piyasalarda tamamen tesadüfi hareket ediyorsanız başarı şansınız %50 dir, yani ikiye bir beklentiniz vardır. Kaybettiğiniz her bir dolara karşı 2 dolar kazanmalısınız ki tradinge devam edebilesiniz. ‘The Turtles’ diye tanınan bir grup e-trader, sistemleri sadece %30 başarı ile oluşmasına rağmen dünyanın en başarılı traderlarından oluşmuşlardır. Eğer inanmıyorsanız basit bir hesapla dediklerimi sınayabilirsiniz, 10.000 dolarla başlayıp ilk işleminizde %10 kaybedip bir sonraki işlemde %20 kazandığınızı varsayarsak bu işlemi defalarca tekrarlarsanız hesabınızın ne kadar ne kadar büyük boyutlara ulaştığını göreceksiniz. Bu basit yaklaşımın gösterdiği gibi alım noktası, bizim başarımızı belirleyen bir unsur değildir.
Trader ne kazanacağına karar vermelidir, kaç kere haklı çıkacağına değil. Çünkü doğru çıkmanın ne kadar kazanacağınızla çok ta fazla ilgisi yoktur. Buna rağmen traderların çoğu giriş-alım noktasına saplantılıdır, sürekli oraya odaklanmışlardır, her biri ümitsiz bir haklı çıkma gayreti içindedir. Bu durum, traderın egosunun pençesine düştüğünün bir sinyali, yokoluşa sürüklendiğinin erken uyarılarıdır. Sistem oluşturma entry sinyalinin çok ötesindedir. Mekanik trading sisteminin özü, sistemin beklenti kavramının oluşturulmasıdır. Yani her bir işlemde ne kazanabileceğinize karşın her bir işlemde ne kaybedeceğiniz…Hangi sıklıkta işlem yaptığınız da sistemde yer tutar. Eğer çok büyük bir beklentiniz varsa, sistem örneğin senede 1 kez sinyal üretebilir. Son olarak satım kriteriniz nedir? Pozisyona girmek kolaydır diğer yandan çıkış-satım noktanız sizin kazanacağınız parayı belirler. Şu son derece açık olmalıdır, sistem dizaynı sihirli bir sistem arayışından çok daha ötesi, piyasalarda kalıcı olmak için kapsamlı bir yaklaşım oluşturma çabasıdır. Halbuki saydığım sistem oluşturma özellikleriniz’in trading zırhınızın sadece küçük bir kısmını oluşturur. Başarılı olmanızın ANA kriteri para yönetimi ve psikolojidir. Kendi adıma kesinlikle eminim ki, trading finansal bir unsurdan çok psikolojik bir çabadır. Traderların bir çok sebep için sistem oluşturmaya odaklanırlar. Tüm teknik analiz programları alım-satım sinyali oluşturmanın ötesinde fazla bir şey içermezler, çünkü durum ‘ideal’ indikatörü ararken manipüleyi çok olanaklı kılar. Bunun ne kadar anlamsız olduğunu görmek için fibonacci sayılarını ele alalım. Pek çok trader indikatörlerinde default olarak bu sayıları kullanır, halbuki 13 günlük HO nasıl 12 ya da 14 günlükten daha muhteşem sonuçlar üretebilir ki? Böyle yaparak traderler piyasaların gizemini kavrayarak, mutlaka keşfetmek zorunda hissettikleri piyasa sırlarına vakıf olabileceklerini sanırlar. Traderların alım sinyaline konsantre olmalarının ikinci nedeni ise daha önceden de belirttiğim gibi haklı çıkma kaygılarından kaynaklanır. Bilindiği gibi hepimiz egoya sahibiz ve aldığımız tüm kararlarda bu duygusal dürtüyle etkileniriz. Yanlış sonuçlanan pozisyonların, haklı çıkılanlardan
daha fazla olacağı gerçeği ile kalmak bizim için cidden zordur, oysaki olan hep te budur. Örnek olsun diye, giriş sinyallerinde en çok kullanılan yöntemlerden hareketli ortalamalarda doğru pozisyon alma oranı %50 nin altındadır. Bu yüzden de bizi her zaman haklı çıkaracak bir sitem arayışıyla bu dengesizliği aşmaya gayret ederiz. Ve böylece bu trading gerçeği nedeniyle traderler kendi egolarını besler, korur ve büyütürler.
Traderların giriş sinyali için pek çok beyhude saatler harcamasının üçüncü nedeni ise mükemmel girişlerin kontrol ve hakimiyet sağlayacağı yanılsamasıdır. Traderların her nasılsa giriş sinyalinin onlara piyasaları kontrol etme ve yenme hakimiyeti sağlayacağını düşünürler. Bu durum sayısal lotoda kimi özel numaraları, rastgele seçilmiş numaraları kullanmaya tercih etmelerine benzetebiliriz. Halbuki sayısal lotoda seçilmiş özel numaralar ya da rastgele numaralar da kullansanız kazanma şansınız eşittir. Yaklaşık aynı gerçek, hareketli ortalamalarınızda gün sayılarını seçerken ister fibonacci sayılarını ister diğerlerini kullanarak göreceğiniz gibi, sizin trading teki başarı ya da kayıp oranınızı değiştirmez, değiştiremez. Sizlerde bir trading sistemi oluşturmanın anlamsız olduğu gibi bir düşünce oluşturmak istemiyorum, elbette traderların bir giriş sinyali formuna ihtiyaçları vardır. Oluşan trendleri saptamaya, hangi koşullarda girerek ne tür beklentilerimiz olmalı gibi analizlere ihtiyacımız olduğu da bir gerçektir. Fakat salt giriş sinyaline odaklanarak, sistemin diğer kompleks unsurlarını ve çok önemli para yönetimi ve trading psikolojisini es geçmek, gözardı etmek, önemsememek en büyük hatadır. Uzun verimli başarılı trader olmanın bu en önemli iki unsurunu artık traderlar anlamaya başlamalıdır. Bu unsurları yok sayarak salt ‘Holy Grail’ arayışına konsantre olmak, kesinlikle sizi de hiç para kazanamayan %80 nin arasına katacaktır.
Bir Teknik Analistin Düşmanları ise aşağıdakilerdir.
1) Duygusallık,
2) Grafikte var olanı değil alt benlikte var olanı görmek,
3) Sistemi Dışında hareket etmek,
4) Sonuçlarla değil sebeplerle ilgilenmek,
5) Hatalarından ders almamak,
6) Sat sinyalinin aynı zamanda alma sinyalide olduğunu unutmak,
7) Al sinyalinin aynı zamanda tut sinyalide olduğunu unutmak
Kaynak.: Chris Tate

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder