10 Temmuz 2012 Salı

YATIRIMCI KLAVUZU-2 ( RİSK)


Risk Ne Demek?


Risk en basit anlamı ile yatırılan paranın kaybedilme, yatırılan tutarın altına inmesi tehlikesidir. Risk ileride olacak olayların belirsizliğinden kaynaklanmaktadır. Anaparanın geri ödenmemesi riskinden başka, faiz oranlarındaki ya da döviz kurundaki değişiklikler gibi yatırım aracının getirisini etkileyen pek çok risk bulunmaktadır.
Genel bir piyasa kuralı olarak bir yatırımın riski ne kadar yüksekse, o yatırım için vadedilen getiri de o kadar yüksek olacaktır. Yüksek riskli bir yatırımda eğer işler iyi gider de vaat edilen getiri elde edilebilirse ne âlâ. Ancak unutulmaması gereken, yüksek riskli bir yatırımda, beklenen yüksek getiriyi elde edememe, hatta paranızı kaybetme tehlikesi de beklenen yüksek getiri kadar büyüktür.
Yatırılan paranın kaybedilme tehlikesinin düşük olduğu yatırımlardan beklenecek getiri ise nispeten düşük olmaktadır. Buna göre, yatırım yaparken ne kadar riske katlanabileceğinizi çok iyi tartmanız gerekir.
Vadedilen getiri yükseldikçe beraberinde riskin de arttığı unutulmamalıdır. Bu finansal piyasaların temel kuralıdır.


Sermaye Piyasası Araçlarının Riskleri Nedir?

Genel olarak sermaye piyasası araçlarında riski iki ana grupta toplamak mümkündür:
a) Bütün finansal araçları etkileyen genel faktörlerden kaynaklanan risk,
b) Bir finansal aracın kendisine has özelliklerden kaynaklanan riskler (iş riski, finansal risk, likidite riski),

“Bir finansal aracın riski” denildiğinde bu iki tür riskin toplamı anlaşılır.
Küresel piyasalardaki koşullar ile ülkeye özgü milli gelir artış hızı, dış ticaret dengesi, cari denge, bütçe dengesi, faiz oranı, enflasyon oranı ve döviz fiyatları gibi makroekonomik koşullar riski etkileyen önemli faktörlerden bazılarıdır. Örneğin, ekonominin genelinde bir durgunluk, bütün finansal araçlar üzerinde etkili olabilecek bir unsur iken, iklim koşulları daha çok tarım sektöründeki işletmelerinin hisse fiyatlarını etkileyen bir risk unsurudur. İklim koşullarından kaynaklanan riskten, tarım sektöründeki işletmelerin hisselerini almayarak kaçınmak mümkün iken, ekonomik durgunluktan kaynaklanan riskten hisse bazlı seçim yaparak kaçınmak genelde mümkün değildir.
Gerek özel sektör şirketlerinin çıkardığı tahvil ve finansman bonoları gerekse devletin çıkardığı tahvil ve hazine bonosu gibi borçlanma araçlarındaki risk iki türlüdür.
“Faiz oranı riski” olan birinci tür risk, piyasa faiz oranlarının değişmesiyle ilgilidir. Piyasa faiz oranlarının yükselmesi borçlanma aracının değerinin düşmesine yol açmaktadır. Eğer siz borçlanma aracına yatırım yapmışsanız ve piyasada faiz oranları düşmüşse o zaman elinizdeki borçlanma aracının değeri doğal olarak artış gösterecektir.
İkinci risk türü ise “anaparanın geri ödenmeme riski”dir. Örneğin tahvili ihraç eden şirketin ödeme güçlüğü içine düşmesi ve borçlarını geri ödeyememesi durumunda ortaya çıkan risk bu türdendir. Bu tür riskler devletin çıkardığı tahvil ve hazine bonosu gibi borçlanma araçlarında oldukça düşüktür.
Hisse senedi gibi ortaklık hakkı sağlayan yatırım araçlarının riski ise;
a) şirketin gelecekte beklenen temettüyü (kâr payını) ödeyememesinden,

b) piyasalardaki dalgalanmaların etkisiyle hisse fiyatlarının düşmesinden veya
c) satış anında hissenin yeterli talep görmemesinden,
d) şirketin iflas etmesinden
kaynaklanır.
Şirketin iflası halinde ise ortaklar (şirketin hisse senedine sahip olan kişiler) şirketin tüm alacaklılarına ödemeler yapıldıktan sonra kalan tutardan (tasfiye bakiyesi) şirkette sahip oldukları payları oranında pay alabilirler.


Peki, Risk Faktöründen Tümüyle Kaçınmak Mümkün mü?


Bütün finansal araçları etkileyen genel faktörlerden kaynaklanan riskten kaçınmak mümkün olmasa da, finansal aracın kendine has özelliklerinden kaynaklanan risklerden farklı araçlardan oluşan bir portföy oluşturmak yoluyla kaçınmak mümkün.
Günümüzde çeşitli matematiksel ve istatistiki teknikler kullanılarak yapılan ve ayrı bir uzmanlık alanı haline gelmiş olan portföy yönetimi, riskin dağıtılması yani çeşitlendirilmesi ilkesinden hareketle, en yüksek getiriyi en düşük risk ile elde etmeyi amaçlamaktadır. Bu konuda yetkili otorite tarafından gerekli yasal düzenlemeler de yapılmıştır.
Portföy yönetimi ve yatırım danışmanlığı faaliyetleri sermaye piyasası düzenlemeleri kapsamında tanımlanmış olup, bu tür hizmetler yetkili aracı kurumlardan ücreti karşılığında talep edilebilmektedir.








SPK Yatırımcı Bilgilendirme Kitapçıkları'ndan alıntı ve derlemedir..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder